Resme bakarsanız, Tasarım Müzesi sitesinin okuyucuları bir masaya baktığınızı düşünebilir! Ama tam olarak öyle değil. Bu, müzikten türetilen ve iki tasarımcı Andrea Fino ve Samanta Snidaro tarafından yansıtılan duyguların en gerçek ifadesidir.
Evet, evet, yazarları bu eseri yaratmaya iten, melodik ve dinleyicilerinin ruhlarının derinliklerine işleyen harika müziğe duydukları hayranlıktı. Ninni Koltuğu, insanların kalplerini harekete geçiren güzel melodinin, hala hayallerimize güven veren melodi olduğunu unutmanıza izin vermeyecek.
Ve illüzyonu gerçeğe dönüştürmeye yardım ediyor. Tasarımcıların 2010 ilkbaharına ait bu türünün tek örneği, parlak sandalyede yakaladıkları bir duygu. Malzemesi siyah lake sert poliüretandır.
Benzer bir tasarıma bakın: VJ Suave'den iç ve dış mekanlarda interaktif enstalasyonlar için orijinal araç
Lullaby Sandalye, havalı güzelliğiyle o kadar ışıldıyor ki, yeni gece elbiseniz de dahil olmak üzere yanındaki herhangi bir eşyayı gölgede bırakabilir! Minimalist ve sağlam yapısı, sandalyeyi modern bir evin iç mekanına harika bir katkı haline getirir.
Bu mobilya parçası bize her zaman dünyamızı saran boşluğu ve sıkıcılığı hatırlatacaktır. Parlak renkler olmadan insan hayatı, keskin dönüşleri ve beyaz çizgileri olmayan sıkıcı bir yoldur.
Ve sadece içimize alacağımız sanat, doğumumuzun ilk günlerinden ölümümüze kadar varlığımızı tamamen renklendirmeye yetecek kadar çok parlak renk getirebilir. Çok mantıklı, sizce de öyle değil mi?.
İlginç bir iç mekan: Epatik ekotasarım: Pepe Heikup'tan hafif sanayi atıklarından yapılmış deri sandalyeler
Lullaby Sandalyesi Andrea Fino ve Samantha Snidaro tarafından tasarlanmış bir minimalizm örneği olarak dikkat çekiyor. Ancak, soğuk olarak adlandırılabilecek özelliğiyle de ilgi çekiyor. Bu soğukluk, sandalyenin parlaklığından mı kaynaklanıyor? Yoksa minimalist bir tasarımın doğasında mı var? Sizce minimalizm soğuk bir güzellik midir?