Optiğin temellerine aşina olan herkes, kırmızının görünür spektrumun en uzun dalga boyuna sahip olduğunu, dolayısıyla insanlar üzerinde en güçlü etkiye sahip olduğunu bilir.
Kelimenin tam anlamıyla insanları baştan çıkarır, onları enerjiyle doldurur ve diğer tüm renkleri soluklaştırır. Bu nedenle iç mekanlarda kullanımı azami hassasiyet ve ölçülülük gerektirir.
Rengin sembolizmi şüphe götürmez: Renk spektrumunun başında yer aldığı için sadece çabayı ya da değişimi ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda neredeyse her kültürün geleneksel kıyafetlerinde yer alır.
Tasarım olarak erkeksi güç, ateşli enerji, tutku, sağlık ve gençlikle ilişkilendirilir. Bununla birlikte, bilincimizin kırmızıyla ilişkilendirdiği ana şey duygusallıktır.
Benzer bir tasarıma bakın: Ağaç evler ve tuhaf heykellerden dünyayı kurtarmaya
Boya aynı zamanda tüm iç sistemlerin ve organların çalışmasını normalleştiren psiko-fizyolojik tarafı aktif olarak etkileme özelliğine sahiptir.
Yüksek tansiyon, soğuk algınlığı ve anemi tedavisinde kullanılır. Bir odada küçük miktarlarda böyle bir tonun varlığı vücudu uyarabilir, ancak daha büyük miktarlarda – depresyona girmeye başlar.
Bu renkteki nesneler görsel olarak gerçekte olduklarından daha uzun ve ağır görünürler, bu nedenle bunları iç mekanlarda şeffaf veya cam elemanlarla birlikte kullanmak daha iyidir.
Belirtildiği gibi, kırmızı en iyi ölçülü şekilde kullanılır; hem güçlü, göz alıcı bir fon hem de ince ama ilginç bir vurgu olabilir. Bu tür bir boya için 'eşleştirme' seçiminde de dikkatli olunması gerekir: beyaz saflık katacak, siyah ise tam tersine endişe yaratacaktır; spektrumun ana renkleri olan yeşil ve mavi ya da gümüş ve altın ise genel resmi dengeleyecek ve belirli bir dinamizm yaratacaktır.
İlginç iç mekanlar: Mercan için bir Haziran çılgınlığı
Bu temel kuralları tam olarak anlamalı mıyız? Her renk spektral uyumun temel kurallarına uymalı mı? Ve bu kuralları uygulamak neden önemlidir?